10.08.2010

Son Durak: DATÇA


Haftanın, tatilin tam ortasında Datça yarımadasına, son durağımıza doğru düştük yollara !

Tatilimizin kalan son 4 gününü Datça için ayırmıştık. Konaklamak için seçtiğimiz yer Palamutbükü'ydü. Hiç durmadan Datça'ya, merkez yol ayrımına yaklaşık 1,5 saatte vardık. Datça - Palamutbükü arası ise düşündüğümüzden daha çok vaktimizi aldı. Yol kimi yerde bozuk, mıcırlı ve de oldukça dar olmasına rağmen yine de keyifliydi. Sahilden de giden bir yol var. Deniz manzarası eşliğinde yol keyfi yapmak isterseniz bu yolu tercih etmelisiniz, fakat bize birazcık dar geldi. Neredeyse tek arabalık.

Öğleye doğru Palamutbükü'ne, konaklayacağımız yere, limanın karşısında konumlanan Borada Otel'e vardık. Bütün seyahatimiz boyunca kaldığımız en konforlu odamız sanırım buydu, kendimize ait bir küçük evimiz vardı, önünde badem ağaçları, o ağaçların altında bize ait hamağımızla birlikte. :)



Palamutbükü kordon boyunda ufak bir tur attık, sıcaktan fenalık geçirerek. Neyseki Payam pastanesinin dondurması yetişti imdadımıza. :) Şirin bir pastane burası, belli herşey ev yapımı..mutlaka dikkatinizi çekecek, o kadar zevkli bir yer her detayıyla. Ne yazık ki sonradan öğrendim "keçiboynuzlu kurabiyesi" meşhurmuş, artık heves edip giden olursa mecbur sipariş verip isteyeceğiz. Siz deneyin. ;)

Akşam bükler arası, sahil yolundan yemek için düştük yollara..ne yalan söyleyelim ağzımızın tadına çok da uygun bir yer gözümüze ilişmedi bizim oralarda. Önce Ovabükü, yok olmadı oradan Hayıtbükü..sonunda Ortam'da karar kıldık.

Oldukça geç kalmıştık yemek için, ama hizmette kusur edilmedi. Herkes seferber oldu bizim için, sevgili garsonumuzdan kahve falı bile alacağımız var. "Neden kapatmadınız fincanlarınızı?!" diye ısrar etti, bir dahakine diyerek vedalaştık.


Lezziz ızgara karides ve de Akya

Ah unutulmaz, güzelim mehtap,bir de kafam biraz ayık olaydı. :)

Hayıtbükü'nü sevdik. Otel sahibimizin dediği gibi belki entel- dantel yeri olabilir ama hoş, sevimli bir bük, oldukça da sakin, tam kafa dinlemelik. Bir daha gelip de denizinin de tadına bakabilmek gibi bir şansımız olmadı ne yazık ki, anılarımızda o muhteşem mehtap ve karidesler eşliğinde yer etti.

Ertesi gün sabah erkenden Datça'yı keşfe gittik. Malum para çekmemiz de lazım, arabaya da benzin alalım dedik. Ama sadece topu topu iki benzinlik var koca yarımadada; biri Total, biri Petrol Ofisi.İlginç!

Sabah kahvaltımızı sahilde yapıp, şöyle bir eski Datça turu yaptık hızlıca. Ne yazık ki hızlıca, sıcak herşeye engel çünkü. Mümkünse akşama yakın saatlerde gidip tadını çıkara çıkara dolaşmak lazım, her daracık sokağın içinde ayrı bir süpriz bekliyor insanı.

 
 

 

Deniz molasını Datça İskele Mahallesinden gidilen Kargı koyunda yaptık. 2 sene önce salıncakla sallandığımız ağacın arkasında, dereyi de içine alan bir tesis var artık. Zaman ve talep herşeyi değiştiriyor sanırım. Bu kadar kalabalığı beklemiyordum haliyle, birazcık hayal kırıklığı yaşadım. Kargı Koyu'nda tatlı su karıştığı için belki deniz aşırı tuzlu değil, en azından insanı hiç rahatsız etmiyor, gözlerinizi yakmıyor. Deniz üzeri içtiğim buzz gibi limonata da keyfimi yerine getirmeye yetti. ;)

              

Sabahı denizde açıp küçük evimizin önünde, badem ağaçlarına karşı kahvaltı (bahçeden dometes,yeşillikler, gözümüzün önündeki kümesten yumurtalarımız..) keyfimizin tadına vararak, öğlen sıcaklarını ise odamızın serinliğine kaçıp bol uykulu dinlenerek geçirdik.

Bir sonraki günün keşif yeri doğal olarak Datça'nın olmazsa olmazı, Knidos Antik Kenti'ydi.


Palamutbükü'ne oldukça yakın Knidos. Yolu da güzel, işaretler konulmuş, sadece dar. Bazı noktalarda araçların birbirlerini beklemeleri gerekiyor. Yeterli sabır gösterildiği sürece ise hiç bir problem yok, şehirdeki tahammülsüzlük belki tatilin havasından, belki de bu güzelim denizin kokusundan yerini saygıya bırakıyor.

Sanırım bu suyun pırıltısını, berraklığını, mavisini, temizliğini asla unutmam mümkün olmayacak. Sanki özel bir havuzda yüzermiş gibi doya doya tadını çıkardık iskelesinden atlayıp çıkarak.


Biz biraz acemilik edip Knidos'taki restaurant konusunda tereddüt ettik. Biraz da açıkçası gece karanlığında yolun darlığı korkuttu gözümüzü, ama bir dahakine gidilecekler listemizde kesinlikle bu mütevazi restaurant var. Biz Knidos'tan ayrılırken gelen hatırı sayılır arabayı da söylemeden geçemeyeceğim, buranın bilen müdavimleri olduğu belli. ;)



Akşam yemeğimizi Palamutbükü'nde Mavi Beyaz Otel 'in restaurantında, mehtap eşliğinde yiyerek teselli bulduk. Özenilmiş, zevkli bir mekan Mavi Beyaz, ama nedense anlayamadığımız bir aksaklık söz konusuydu. Menüde ilginç bulduklarımızı denemek istedik. Kuru börülce salatası, pancarlı salata, mezelerden sadece köz biber ve deniz mahsullü pazı dolması, ve de Fener Kavurma. Salataları ne yazık ki tadamadık, çünkü istediğimizden farklı yeşillik salatası geldi. Balıklarımız geldiği için geri gönderip beklemek istemedik. Gecenin akılda kalan tadı Fener kavurma, gerçekten közlenmiş kırmızı biber (bir tabak daha yerdim sanırım ), ve de odunda pişmiş pofuduk ekmekler.


Ertesi günü yakındaki koyları keşfederek geçirdik. Palamutbükü'nün hemen yanında yer alan Akvaryum koyuna mutlaka gidin derim. Nadir güzellikteki ve pırıltıdaki denizlerden biri de sanırım bu koy'du.



Bir sonraki koya da uğradık, ama bizi akvaryum koyu kadar etkilemedi. Dahası her gelen beraberinde çöp bırakıp terk etmiş, ciddi bir temizliğe ihtiyacı var. :(

Son akşamımızı, benim gurme eğitimime katkısı olması amaçlı Karavida ziyafetiyle noktaladık. Karavida bir nevi ıstakoz, ama kancaları yok. Kuyruk kısmındaki kat kat akordiyon benzeri gövde yapısıyla kıstırıyor avını. Az cani değiliz, ama "denizden babam çıksa yerim" diyenlerden olduğumdan benim için keyifli bir deneyim oldu.


Ertesi gün sabah erkenden, istemeye istemeye dönüş yolundaydık. Kalbimiz ve aklımız unutulmaz tatlarla beraber, pırıl pırıl mavi sularda kaldı...güzel anılarımız tesellimiz. :)

2 yorum:

  1. Knidos Restaurantı işletenler olarak bize uğramadan gittiğiniz için üzüldük.Ancak gelecek sefer misafir etmek isteriz sizi.Balığı,karavidayı bir de bizden deneyin.Ancak muhteşem denizi,harika doğa dokusu ile görenin aklını başından alan Knidos anlatmakla bitmez,yaşamak görmek gerek derim ben.Kışında güzeldir üstelik,brandaları indirir,kuzinemizi kurar çayımızı,çorbamızı,kekimizi gelen misafirlerimizle paylaşırız.Lodos'un getirdiği adam boyu dalgaları izlerken,limana sığınmış teknelerin sahiplerine yardım eder,sohbet edip varlığımızla onlara güven vermeye çalışırız.Yalnız değilsiniz biz de burdayız derken insanlara burada olmanın neden gerekli olduğunu da biliriz.Gözlerindeki endişeyi silen olmanın huzurunu yaşarız.Biz Bünyamin ve Sibel Sönmez ,misafirlerimizi ağırlamaktan mutlu oluruz,sizide bekleriz.

    YanıtlaSil
  2. yine güzel bir tatil geçirmenizi temenni ederiz datça websitemizede bekleriz.
    http://www.datcakentrehberi.com

    YanıtlaSil