14.09.2011

2. Balayı

Baktım..Baktım...Hayatımda, şaka maka ciddi şeyler değişmiş. Son üç uyuz yazı harici en son blog yazımda nişan hazırlıklarındaymışım. Üstüne nişanlandım, evlendim, balayı, abimi evlendirdim, yeni evime alışma çabaları, üstüne ikinci balayı ve de hala yeni hayatıma alışma çabalarındayım.. Kenardaki resimlere bakıyorum; onlar bile bana yabancı.. Kedişim artık yok ! Evimizin erkekleri ise şu tabloda sadece bir tanecik kocam ! Anne evimde bir babam kaldı, abim bile başka evin erkeği konumunda artık.

Bu kadar değişikliği iyi bünyem kaldırıyor ki, son üç yazıdan, patlak lastik kıvamında, oradan buradan birazcık fosladığım aşikar. :)))

Yazacak o kadaaar çok şey var, ama neresinden tutup da yazayım bilemiyorum.. genellikle yazmaya çalıştığım kısa aralıklarda da içimden pek hayırlı şeyler çıkmıyor; çoğunlukla sıkıntı, öfke, kızgınlık...yeni gelin tavrı heralde ! :P :)))

Bu yazıya başlama sebebim, ikinci balayımız - İtalya turumuzla ilgili şöyle bir girizgah yapmaktı. Vazgeçmek yok, yola devam ! ;)

Hemen düğünümüzün ardından çok da yorucu bir tatil programı istememiştik. O yüzden de balayı tercihimizi güneye doğru uzanıp, ye-iç-yat (bir başka blog yazısı konusu kendileri ;) ) tatili şeklinde yapmıştık. O günler için gerçekten çoook isabetli bir karar olduğu konusunda eşimle hala hemfikiriz. Ama bunun bize yetmeyeceğini de bildiğimizden, daha evlilik tarihimizin çok öncesinde ikinci bir balayı planı daha vardı kafamızda. Biraz araştırdıktan sonra, bilet paraları bizim düşündüğümüzden pahalıya çıkınca, düğünümüzden kaynaklı vakitle ilgili sıkıntılarımız da olduğundan, sonunda bir tur şirketiyle bu planı gerçekleştirmeye karar verdik. Tam da istediğimiz tarihlerde, yaklaşık 50 kişilik bir grupla, Türk Hava Yolları'nın tarifeli uçuşuyla gerçekleştirilecek İzmir çıkışlı İtalya turunda karar kıldık.

9.Temmuz sabahın erken saatlerinde başladı maceramız. Mavişehir metro istasyonuna evimizin balkonundan göz kırpıp duruyorduk hep, kullanmak o güne nasip oldu. ;)


Düşündüğümüzden daha hızlı, konforlu ve de güvenli bir şekilde Cumaovası - Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminali'nin yakınındaki durakta indik. Metro saatleri ve de merak ettikleriniz için web sayfasını ziyaret etmenizi öneririm;  http://www.izmirmetro.com.tr/singlepage.aspx?id=102&type=1 

Sanırım, ben artık sıklıkla metro olanaklarını kullanacağım. ;)

İtalya'da varış, dolayısıyla turumuzun başlangıç noktası Napoli'ydi. Öğrendiğimiz kadarıyla, Türk Hava Yolları burayı yeni, uçuş noktaları arasına katmış.

Napoli Havalimanı - http://www.portal.gesac.it/portal/page/portal/internet
Napoli Havalimanı'ndan Vezüv Yanardağı'nın eteklerinde bulunan Pompei şehrine doğru yola çıkıyoruz.

Pompei, Napoli Havalimanından yaklaşık 20-30 dk'lık bir mesafede yer alıyor. Pompei'ye doğru yol alırken solunuzda antik kentin yok olmasına sebep olan Vezüv Yanardağı ihtişamlı bir şekilde yükseliyor, sağınızda ise Capri Adası ve Akdeniz uzanıyor.

Amacımız, Antik Pompeii içerisinde ufak bir tur ile İtalya gezimizin başlangıcını yapmak. Uçağımız öğle saatlerinde Napoli'ye ulaştığı için, güneş tam tepedeyken şehre giriş yapabiliyoruz. Açıkcası böyle geniş ölçekli bir kalıntı alanını gezmek için hiç de uygun saat, dahası hava sıcaklığı 40 dereceleri gösterirken uygun mevsim değil. Hava muhalefetine karşı, meraklı bir grup olarak şikayetsiz bir tur yapıyoruz.


Pompeii, İ.Ö.79 yılında Vezüv Yanardağının külleri altında kalarak yok olmuş, dönemine zenginliği ve de yaşantısıyla damga vurmuş bir Roma kenti. 1711 yılında tesadüf eseri rastlanan bir duvar sayesinde tekrar gün yüzüne çıkarılıyor. Bugün eski kentin sokaklarında, evleri, dükkanları arasında yürüyerek, o zamanın şehir, mimari ölçeğiyle ve yaşantısıyla ilgili bilgi sahibi olabiliyorsunuz.

    
Pompeii Kentinin Sokaklarından Görüntüler

Atlı arabaların tekerlek izlerini yollarda görebilmek mümkün.

Amfi Tiyatro
Bölgeleri Gösteren Tabelalar.

 
Sokaklardaki Çeşmelerden Örnekler.

1860’da İtalyan bilim adamı Giuseppe Fiovelli taşlaşan küllerin arasında bir boşluğa tesadüf edince buraya açılan delikten sıvı alçı döktürerek içerideki boşluğun kalıbını çıkardı. Sert bir cisimle taşlaşmış lavla kaplı kabarık yerlere vurularak, altta boşluğa rastlanıldığında küçük bir delik açılıyordu. Bu delikten içeriye sıvı alçı dökülüp donması bekleniyor ve de sonrasında üstteki taşlaşmış lav kaldırılıyordu. Bu şekilde biçimlenen vücut ortaya çıkmış oluyordu. Vezuv’ün lavlarından kurtulamayan soylular, köleler, çocuğuna sarılmış anneler, yaşlılar, gençler, köpekler ve atlar bu yöntemle meydana çıkarılmışlardı. (http://www.ufonet.be/KAYIP%20UYGARLIKLAR/pompei.html )


Depolarda tutulan o zamanki yaşantıya ait objeler.
Pompeii Kenti, sapkın yaşantısıyla da meşhurdu. Şehrin birçok yerinde kurulan genelevlerden bir tanesi
Genelev iç mekanından ve de duvar resimlerinden örnekler.
Antik Kentin girişi küçük, turistik bir meydanda yer alıyor. Biz şöyle bir hediyelik eşyalara göz gezirdik. Belki magnet kolleksiyonumuza bir yenisini katarız diye düşündük. Ama açıkçası öyle dikkate değer bir şeye de rastlayamadık. Magnet almak yerine, daha sonraları İtalya'da başka başka yerlerde de gördüğüm, koccaman ayva kıvamındaki limonlarla kocamın fotoğraflarını çekmeyi tercih ettim. :)




Pompei'den ayrılıp Napoli şehir merkezine doğru yol alıyoruz. Bütün şehirlerin kendine has bir hali, tavrı, kişiliği var. Napoli modern ve zengin İtalya'nın yüzünden biraz uzak. Kendine has bir rahatlığı, kurallardan uzak başına buyruk bir edası var. Sanki İtalya'nın azıcık asi yüzü gibi..





Şehire saat 3 civarında giriyoruz. Bu arada herkes de Türk Hava Yolları'nın verdiği yemeği, Pompeii kentinin volkanik taşları arasında eritmiş durumda.. Ne yazık ki siesta zamanı, akşam saatlerine kadar bütün, doğru düzgün yemek yenebilecek yerler kapalı.


İstanbul sokaklarındayız sanki.

El mecbur şehir merkezini biraz turladıktan sonra, İstanbul'da hatta dünya üzerinde şubeleri bulunan ama heralde Napoli'dekini gördükten sonra yüzüne bakmakta tereddüt edebileceğiniz, Rossopomodoro'da mide kazıntımızı gideriyoruz. Siesta saatleri arasında anca kafe, parça pizza ve sandviç bulabileceğiniz ya da market benzeri yerleri açık bulabilmek mümkün ziraaa. :) Ama haklarını yemeyelim, domatesli ve de mozarella peynirli parça pizzamız çoook lezzetli ! Bu arada ufak bir tüyo : " Pizzanın çıktığı yer, anavatanı Napoli. " ;)

Domates soslu ve de mozarella peynirli parça pizzamız.

Meşhur Napoli pizzalarını denemeyi bir sonraki, olur da yolumuz düşerse turuna erteleyerek soluğu gezerken gözümüze kestirdiğimiz, rehberimizin de tavsiye ettiği dondurmacıda alıyoruz. Benim dondurmam muzlu ve de kavunlu, ama dondurma tezgahındaki çeşitleri görünce insan kendini kaybetme noktasına gelebilir. ;)


Dondurma yerken kendini kaybetmiş blogger.


Eğer "ben dondurmayı Roma'da yerim, şimdi daha farklı bir lezzet tadayım." derseniz, o zaman Napoli de "Baba" diye adlandırdıkları alkollü de yapılabilen, bol şuruplu hamur tatlılarını deneyebilirsiniz. Benim gözüm kaldı. :) Ama yeme kapasitemin hepsini zor da olsa Napoli'de kullanmamayı başarabildim. ;)




Ya da bir başka seçenek oldukça merkezi bir yerde, kesinlikle şık ve eski - köklü olan "Gambrinus" kafede kendinizi şımartıp kahve + tatlı keyfi yapabilirsiniz. ;)



Belki benim gibi "gözüm gönlüm açılsın" diyerekten, etrafınızdaki her detayı incelemekten keyif alıyorsanız hemen Gambrinus'un sağındaki sokağa dalıp Napoli çarşısında ufak bir tur atma imkanını yakalarsınız.



 2 saatlik Napoli zamanımıza biz ancak biraz çarşı, biraz etrafa hızlıca bakınmaca, biraz pizza, biraz dondurma sığdırabildik. Enerjimizi akşam saatlerinde varacağımız Roma'ya saklıyoruz. ;)