19.01.2011

Güncel

Dün akşam iş çıkışı dosdoğru eve yollandım. Bu aralar havalar bi soğuk, bi soğuk..hatta sabah servis şöförümüz sisten kocaaa fabrikayı göremeyip pas geçti. :)) Yani insanın bu kış kıyamet, buzdolabı misali havada evinden başka yeri gözü görmüyor. Yeterki sıcak olsun, bizim olsun ! :)

Haliyle ne zamandır evde uzun süreli vakit geçiremediğimden ne yapacağımı şaşırdım. Önce ailece yemek, ardından hemen sıcacık, iç ısıtan bir banyo ve de sonrasında taze çay eşliğinde annem ve babamla televizyon karşısında yayılmaca. :) Daha ne olsun.. :P

Tabiki tv karşısındaki mevcudiyetimin sebebi annemi ve babamı izlenen dizi hakkında muhtelif sorular sorup hayatlarından bezdirerek, benimle ilgilenmelerini sağlamak. Bir yandan da kucağımda pazar gününden kalma, hala okunmayı bekleyen gazeteler. Neden ben sayfalarının her birini gözden geçiremeden bu günlük yayınları gazeteliğin güvenli kollarına teslim edemiyorum ?!

Fırsat bu fırsat diyerekten bir güzel her kıyısını köşesini okuyup, didik didik ettim. :) Yemek köşelerini kestim. Bu evlilik hazırlıklarında işime yarar diyerekten çıkmış bir kuyumcu reklamını gazetenin ucundan alıverdim. En çoook sevdiğim yazarlardan biri olan ve de muhtelif sadece bir kitabını okuyamadığım Alain de Botton'un Ayşe Arman'la yaptığı söyleşiyi okudum..İstanbul'a geliyormuş konuşma yapmak için, neden herkes, herşey İstanbul'a geliyor ? Zaten Frida sergisine gidememekten, "Cirque de Soleil" gösterisini göz göre göre kaçırmaktan muzdaribim. :) Tam böyle delü delü, kendi kendime söylenirken gazetedeki bir haberle şöyle azıcık teselli buldum.


Efendim Mayıs ayında İzmir ciddi bir sanat olayına ev sahipliği yapacak; Bienal İzmir. Bu bienal ressam Seba Uğurtan'ın girişimleriyle hayat buluyor ve de 4 yıldır çalışmaları sürüyor.  Farklı 57 ülkeden 1600 sanatçı katılmak için başvuruda bulunmuş. Seçici kurulun değerlendirmesiyle 31 ülkeden 500 sanatçının başvurusu kabul edilmiş. İzmir'de 1700 eserle tam bir sanat şöleni yaşanacak, şimdiden gözümüz aydın! :)

4-11 Mayıs'taki bu önemli olayı ajandalara not etmek gerek diye düşünüyorum. Keza İzmir bu tip etkinlikler konusunda ciddi anlamda kısır. Sergilere ev sahipliğini ise İzmir Fuarı 3-4 nolu holler, Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi, Kültür Bakanlığı Devlet Resim Heykel Müzesi, Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi yapacak. Merak edenler için web sayfası; http://www.bienalizmir.org/bienal/main.html

14.01.2011

Teklif

Hayatımda çook önemli bir yere sahip bu olayı yazmamak, sanırım kişisel blog anlayışıma ters düşerdi. Ne de olsa "sefgili günlük " modunda yazılar yazarak mutluluklarımı, mutsuzluklarımı, kızgınlıklarımı, hepsini ama hepsini paylaşmayı kendime misyon edinmiş bir halim tavrım var. :)

Bugünlerin tatlı telaşlarının sebebi sanırım bu yazının başlığında adı geçen Teklif'tir.

18.Aralık haftasonu yatağımdan erken vakit kaldırılırken, nacizane bilgi sahibi olduğum şey güzel zaman geçirmek için Bodrum'a doğru yola çıkacağımız idi. :)

Bu kafamdaki düşünce, önce kahvaltı için döndüğümüzü düşündüğüm Çiğli sapağı, ardından da "eh artık buradan döneriz sanırım." diye bakakaldığım Mavişehir sapağından sonra doğal olarak yerle bir oldu . Meraklı gözlerle bakarken, " Sen bugün başka soru sorma istersen. " denilerek, oturduğum koltuğuma mıhlanıp kaderimi kabullendim. :)))

Yol üzerindeki ilk durak kahvaltı için durulan "Sütevi" oldu. Genelde kahvaltıdan ziyade, köfte yemek için durduğumuz değişmez yemek duraklarımızdan biri burası. Sakıpağa ürünlerinin satıldığı, servis edildiği oldukça hoş ve de temiz bir yol üstü durağı da denilebilir. Hani bu istikamette gidip gelen ve de hala daha buradan haberdar olmayan varsa, "kesinlikle denenmeli" demek istiyorum. Bizim kısmetimize bugünün sabahında kahvaltı çıktı, köfte- piyaz menüsü bir sonrakine kaldı. ;)

Sütevi dışarıdan görünüş

Muhteşem mandalina reçeli ve de tabiki bal-kaymak


Kahvaltı sonrası üzerime basan ağırlığa daha fazla dayanamayıp bilinmezliğe doğru yol alırken uyuyuverdim. Tekrar gözlerimi açtığımda, öğle civarında "Daha ne kadaaaar gideceğiz!!" bakışlarım arasında, nihayet süpriz köyümüze - Yeşilyurt'a ulaştık. :)

Belli uzuuun araştırmalar sonucu verilmiş karar üzerine otelimiz; Manici Kasrı'ydı. İyiki de öyleydi..ne güzeldi. :)


Manici Kasrı içinden görüntüler

Manici Kasrı restaurantı


Manici Kasrı dışarıdan görünüş

Hızlı bir odaya yerleşme sonrası kendimizi Kaz Dağları'nın tertemiz havasını kaçırmamak için Yeşilyurt sokaklarına atıverdik. :)

"Kaz Dağları'nın Güney-Batısında yer alan, Yeşilyurt köyü 1355 yılında, Oğuzların Çepni boyu tarafından kurulur ve ismi Büyük Çetmi konulur. Yüzlerce yıllık göçebe yaşam tarzından yerleşik hayata geçen köyün ilk kurucuları, evlerini inşa ettirmek için Marmara adası ve çevre yörelerde yaşayan Rum taş ustalarını köye getirirler. Zaman içinde nüfusu artan Rumlar da köye yerleşir ve bir mahalle kurarlar."  http://www.ongencountry.com/Yesilyurt_Koyu.htm

Eğer bozulmamış, otantik bir yer arayışınız varsa Yeşilyurt ve de bazı Kaz Dağları köyleri sizler için de uygun tercihler olabilir. Yeni yapılaşmalar da bu dokuya uygun ve de eski yapıları taciz etmeyecek şekilde, yöredeki taş ve de ahşap malzeme kullanılarak sürdürülmeye çalışılıyor. Ama tabiki kuşkusuz gönülden geçen, mevcudun etrafındaki ağaçlar, zeytinliklerle, tabiat güzellikleriyle bozulmadan sürüp gitmesi. Bu sebepledir ki rant kaygılı yapılaşmayı ve yerleşimin genişlemesini çok da hoş karşılayamıyorum.

Bu dipnot sonrası sokakların arasında dolaşmaya devam ediyoruz. Kendi halinde bir köy burası. Hava biz gittiğimizde çok soğuk değildi. Belli bir yağmur yağmışlık vardı etrafta, ama bizi beklememiş sanırım geçip gitmiş. Küçük köy meydanından başlayarak, en tepeye orman yolunun başladığı yere kadar havayı ciğerlerimize çeke çeke tırmandık. O kadar temiz ki soluduğumuz, soğuk önemini yitiriyor..duyumsamıyorsunuz. 


Köyün içinden evler


 
Köy meydanındaki cami ve tarihi çeşme

Tırmanış yolundan muhtelif görüntüler

Bu küçük gezinti sonrası yukarıdan köy manzarasına hakim Öngen Country'de ufak bir kahve molası veriyoruz. İçeride yanan şömine, önümüzde köy manzarası, daha da ileride denizin maviliği.. :) 


Öngen Country'de manzaraya karşı kahve keyfi

Kahve sonrası mide kazıntılarımızı dinleyerek köy meydanına geri iniyoruz. "Ne yesek..ne yesek" diye düşünürken, meydana çıkan yol üzerinde gördüğümüz Kekik, yanan ocağıyla bizi kendine çekiveriyor.
Ocağın başına çöküyoruz. Sıcacık taze demli çay ve de Kaz Dağları'nın kekiğiyle harmanlanmış peynirli böreğimiz geliyor bir porsiyon.  Ardından yetmiyor bir porsiyon da avcı böreği konuyor önümüze. Üşümeyelim diye biraz sonra ayaklarımızın dibine, eski bir tava içine iki kürek de köz koyuyorlar. Başlıyoruz buram buram terlemeye.. :)) Kekik'in iki sevimli köpeği de sıcaktan yararlanmak için ayaklarımızın dibine yatınca, resmin çerçevesi tamamlanıveriyor kendiliğinden. ;)

Kekik'in hemen yanındaki Şahmeran Konak

Yanan ocağın keyfi
Kekikli - peynirli börek ve de sıcacık çayla avcı böreği keyfi

Ayaklarımızın dibine koydukları ocaktan alınmış közler

Sıcaktan ayaklarımızın dibinde mayışmış Kekik Köpekleri :))


Zaman durmuş gibi sanki, gün bitmiyor..bitsin de istemiyoruz. :) Dolaşa dolaşa otelimize dönüp oksijen fazlalığından baygın, yemeğe kadar dinlenmeye çekiliyoruz. Bir sonraki haftasonu dolu olan otelde sadece 2 çiftiz, bu sessizlik de hoşumuza gitmedi değil. Sanki herşey bize göre ayarlanmıştı. Gözlerimizin içine baktılar bizi memnun edebilmek için. :)

Yemek öncesi şarapla başlayan keyfimiz, akşam yemeğinin hoşluğu ve lezzetiyle katlandı.

Aristokrat çiftin şarap sefası :))))

 Açık söylemek gerekirse akşam yemeği dahil, yarım pansiyon seçimler beni hep korkutur. Sanki yemek ortalama - vasat olacakmış gibi düşünmeden edemem. Ama gerçekten her detayda inceliğini gösterdi Manici Kasrı. Akşam yemeği lezzet, sunum ve ambians anlamında bütün yıldızları hakkediyordu. :)


Sıcacık içimizi ısıtan brokoli çorbası

Taze fasulye, börülce, patlıcan, yoğurtlu ıspanak salataları

Ara sıcak sonrası gelen tam kıvamında pişmiş bifteklerimizle doygunluğumuz tamamlanıyor.

Manici Kasrı'na has dondurmalı tatlı

ve de yemek sonrası gelen türk kahvesiyle yaptığımız cila

Yemek aralarında olan çook özel detayları geçmek istemiyorum, büyüsü bozulmasın. :) Ama bu akşam sadece yemekle sonlanmadı. Yukarı odamıza çıktığımızda beni çok güzel ve de özel bir süpriz bekliyordu. Sabaha karşı odadaki şöminenin başında İspanya'dan dönerken getirdiğimiz Brüt'ten kalan son kadehlerimizi yudumluyorduk. Gün ışıyıp öğleye doğru bir saatte uyandığımda ise tek taşım parmağımdaydı. :)

O çoook özel kişiye hayatıma girdiği, üzerime böyle titrediği için binlerce teşekkürler ! Dün doğum günüydü ve de iyiki doğdu. :)

7.01.2011

Biletler, Ücretler, Broşürler..

Barça'nın Kalesine Giriş Biletleri
Miro Müzesi Biletleri
Sagrada Familia Biletleri, Biri Kuleye Çıkabilmek İçin

Flamenco Gösterisi Programı
Flamenco Bileti
Prado Müzesinden Broşürler
Reine Sofia Müzesi Kat Planları
Zaragoza Şehir Haritası

İspanya gezisinden son olarak, gideceklere yol gösterebileceğini düşündüğüm için elimdeki bilet,broşür ve de haritalardan bi kuple yapıyorum. Bundan sonra artık yeni maceralarda görüşmek üzere... ;)