25.06.2010

Hadi yüzelim: Maaji'yle !

Hava yağmura döndü yeniden, ama benim tatil hayallerim mavi sulara iyiden iyiye dalmış durumda. :)

Şöyle kafamızı pencereden uzatınca pek anlayamasak da Haziran, yani ilk yaz günlerini yaşıyoruz dolu dizgin. Geçenlerde bu mevsimin anlam ve önemine uygun, ve de tam tamına bana hitap eden bir bikini - mayo markasına rastladım alışveriş sitelerinden birinde.

Açıkcası modaya uygun muyum, değil miyim diye çok düşünüyorum şu aralar..biraz kendimce, modasız bir tarzım olduğu konusunda neredeyse tam anlamıyla fikir birliği içinde sayılırım kendimle.

Bakıyorum, toplayıp, çıkarıp, çarpıp bir kenara koyup sonuca tekrar ve tekrar bakıyorum, ilgilendiklerim, sahip olduklarım benzer şeyler üzerinde dönüp duruyor..çok ender belki bir iki çıkıntı, fırlak giysi,aksesuar kendini gösterir içinden. ;)

Şimdi size önereceğim sitenin içinde gezinirken de anlayacaksınız ne demek istediğimi.

Kesinlikle renkli şeyleri, yöresel, etnik tonları, formları, materyalleri, doğal malzemeleri, yani yani bunları dosdoğru yansıtan şeyleri seviyorum, ki ister istemez içimdeki radar nerede saklıysa onları bulup çıkarıyor, hah diye buluveriyor.Eminim kokusunu alıyorum sanal ortamda bile. :)

Evet, evet "sadede gel! bi sus artık mine!"

http://www.maajiswimwear.com/

mutlaka bakın...2002 yılında kurulan bu Kolombiya firması gerçekten orijinal, etnik bir tat sunuyor kullanıcılarına. Ben çok beğendim ve de dayanamayıp iki bikini takım alıverdim kendime.. :)



Bu Maya esintili bikinilerimle Akdeniz'in masmavi sularına dalma hayallerindeyim şimdi şüphesiz..ee ne demişler; "Dünyayı döndüren HAYALLERDİR. "

11.06.2010

Kemalpaşa'nın Bahçeleri

Kıpır kıpır ruh halleri içinde günü tüketip, esaretimin bitmesini bekliyorum sabırsızlıkla... :)

Karnım da nasıl aç!

Ah o Kemalpaşa bahçelerinin erik kıvamında salihli kirazlarından olaydı da şurada, bu sıcak içinde hem kendimi serinleteydim..hem de bir güzel, mis gibi doyuraydım. :)

10 gün önce şirkette beraber çalıştığımız arkadaşlarımdan birinin bahçesine ufak bir meyve yağmalama baskını yaptık. O gün, bugündür aklımdan o yeşilliklerin sessizliği ve de bereketi çıkmıyor. Ben de mi toprağa dönmeliyim acep ?! :)

Açıkcası ne yalan söyleyeyim, İzmir'in Kemalpaşa ilçesi çocukluğumun yolculuk manzaralarının uzak bir panoramasından beri hiç bir zaman sempatik gelmemiştir bana, ki bu fikrim ilçenin yakın civarında iş hayatıma başladığımdan beri de pek farklılık gösteremedi ne yazık ki.

Ama ara ara yaptığımız küçük keşifler beni fikrimi değiştirmek konusunda zorluyor,baskı altına almaya çalışıyor. :)

İlçenin merkezi ne kadar sevimsizse etrafı da bir o kadar guzel ve de insanı kendinden umulmadık bir şekilde yeşilliklerin içine gömüyor. Çok uzun zamandır kafama koyduğum Kemalpaşa - Torbalı arasındaki yolu özel bir tur şeklinde keşfetme planlarım hala bende saklı. :)



Bu seferki güzergahımız Kemalpaşa'nın Yukarı Kızılca Mahallesiydi. İlçe merkezinden biraz uzaklaşınca tarlalar,bahçeler arasında gitmeye başlıyor yol..etrafta kasa kasa kirazları, bol bol kutuları  görmeye başıyorsunuz. Yol üzerinden yanımıza bir kaç kutu tedarik edip meyve gezimizin nihai noktasına doğru arabamızı sürmeye devam ettik. Ana yolun sağına doğru saparak döndüğümüz köy yolu bizi sonunda hiç de "yok canım pek köy gibi değil" dediğimiz, ana yolun kenarları kireç badanalı, bahçe içinde evlerin olduğu, yeşillikler içinde saklı sevimli bir yerleşime ulaştırdı. Kültür merkezi bile vardı dersem sanırım herkes ne kadar farklı bir köy resmiyle karşı karşıya olduğumu anlayabilir. :)

Ne yazık ki köy meydanına giremedik, zira iş çıkışı gidebildiğimiz için güneşin son ışıklarını yakalamak telaşındaydık. Bir dahaki sefere diyerek ne yazık ki araba camından bol bol detay yakalamaya çalışarak kendimi avuttum.



Yolun bundan sonrası köyün sınır evlerinin etrafından dolanıp adım adım ormana doğru ilerliyordu. En uç noktası ise tamamen orman yoluna dönüp, ağaçlar arasına sıkışmış meyve ağaçlarının kenarında sonlanıyordu.