29.07.2011

İçimden Dökülenler !

2 gerdan kıvırıp, biraz bel büküp, üstüne de Güzelbahçe sahilinde şööyle keyifli mi keyifli, püfür püfür rakı+balık yaparak tam "oh rahatladım, içimdeki sıkıntıyı attım." diyordum ki 1 günlük molayla tepeme çöküverdi yine.

Saat 15:08 itibariyle de, Vodafone firmasından, canlı-kanlı bir müşteri temsilcisine ulaşma çabasıyla labirent misali telefon sistemlerinde, 3 kere fare kıvamında döndükten sonra, üzerime bulaşmış o sıkıntı içeride pik yapmış durumda. Kazara biri geri dönerse oralardan "vay haline.." demekten öte bir şey gelmiyor elimden. :D Dedim böyle demesine de arayan kişi karşısındaki kibarlığımdan ben bile hayrete düştüm. :))) Sistemlerine saygılarımı ilettim nazikane, ama arayan temsilciye de kıyamadım. Ekmek parası sonuçta. ;)

Eh hepimiz aynı çarkın içinde debelenip duruyoruz değil mi, istemeye istemeye...

Dedim ya bu aralar herşeye sarmaya müsait insan kıvamında dolanıyorum ortalıkta. Öğle yemeğinde çıkan diyet yemeğinin beşamel soslu patates olması, temiz kaşıkları almak için uzandığımda iki kaşık arasına preslenmiş sinek eziğini görmem, yemek konan tabağımın daha kirli olamazmışcasına leke içinde olduğunu fark ederek tamamlanan yemek molamın, beni bu kadar çileden çıkarması traji komik değil de ne ki..dahası çalışmayan, bakımı yapılmayan fanlar eşliğinde günü kapalı bir oda içerisinde havasız geçirmeye, ama bu durum daha da zorlaştırılmak isteniyormuş gibi dışarı açılan pencerelerimizin önüne fabrikayı genişletmek amaçlı ek bir bina yapılmasına, pencerelerin yarısının, aşağı atölyenin ise bütün pencerelerinin kapatılmasına niye bu kadar sinirlenip, hopluyorum gerçekten ben kendim de şaşıyorum.

Gerçekten hepimiz bu zalak çarkın içinde debelenip duruyoruz.

Güzel, eğlenceli bir şeyler yazmak için başlıyorum; şu içimden dökülenlere bak ?! : /