22.10.2010

Yazamamak..

2 haftadır yazamıyorum, elim varmıyor..

Belki havalardan, belki meşguliyetten...açasım bile gelmedi sayfayı...halbuki en büyük keyfim, gelip bloğu açıp istatistikleri kontrol etmek. :)))

Sezonu kapatıp eve, Karşıyaka'ya dönme çabasındayım.Başka türlü ne bütçem toparlanabilecek benzin harcamalarından dolayı, ne de bünyem her gün 140km yapmaktan kaynaklı. Urla günleri bitsin artık !

Konserler, gezmeler, arkadaşlar, aile, ev, bahçe derken neredeyse sonbaharı devirip kışa doğru adımları hızlandırdık. 29. Ekim yaklaşıyor, seviniyorum. Güzelce dinlenip birazcık kışa enerji toparlamalı. Zira Kasım ayı bütün hızı ve hararetiyle kapıda bekliyor.

Sonunda Salı günü yeni pasaportum elime ulaştı. Şu an İstanbul gökyüzünün altında bir yerlerde vize sırasını bekliyor olmalı. ;)


Pasaportumun süresinin bitmesine 2 sene olmasına rağmen, 10 senelik olduğunu fark edince " aa emniyete gitmeme de gerek yokmuş." nidalarımı yutup, ertesi gün tıpış tıpış Karşıyaka Emniyet Müdürlüğü'nün yolunu tutmak zorunda kaldım. Vize için çektirdiğim fotoğraf boyutları tutmadı, yani kaba tabirle cidden eşşek kadar bir resim istiyorlar. Fotoğraf çektirirken mutlaka "pasaport" için diye belirtin, altını çizin, adamları bezdirin. Sırf fotoğraf yüzünden kabul edilmeyen bir sürü başvuru oldu gözümün önünde, bilginize.

Nüfus cüzdanımı da kabul etmediler. Biraz hırpalamışım, uçları yırtık pırtık olmuş. "Makineden geçmez." dediler, yıkıldım. Neyseki nüfus şubesi gerçekten çok hızlı iş gören yegane resmi kurumlardan biri. 5 belki 10 dk içinde yeni nüfusumu gayet güler yüzle elime teslim ettiler. Minnettarım. :)

Fotoğraf çekimi ve tabı da sadece 20-30dk'mı aldı. Karşıyaka sahildeki Foto Güven hem doğru ölçülerde iş yapıyor, hem de acelemi gördüklerinden çok yardımcı oldular. Bankada da hiiiç sıra yoktu. Bütün bu işleri toplamda bir saat gibi bir sürede bitirmiştim. Ama gel gör ki, parmak izimi günün öğleden sonra 3'üne kadar aldırmayı başaramadım.

Bu arada 5 senelik ve de 10 senelik pasaport için ödenen harç aynı, 310 TL + defter için de 50 TL ödemeniz gerekli. 3 senelik alıp, eski pasaportunuzda kalan sürenizi üzerine ekletebilirsiniz de aklınızda olsun. 3 senelik pasaport 220 TL. Yanınıza banka dekontları harici 3 tane fotoğraf + nüfus cüzdanı aslı + fotokopisi + parmak izinizi gösteren belgeyi( bu belgeyi sakın kaybetmeyin, her seferinde aynı sıra işgencesi kesinlikle çekilmez ! ) eklemeniz yeterli. Yeni pasaport için herhangi bir form doldurmanıza gerek yok, herşey bilgisayar ortamında kayıt altına alınıyor. Sonrasında da pasaportunuzu elinize, verdiğiniz adrese teslim ediyorlar. Cuma başvurumu yaptım, salı sabahtan elime geçti. :)

Gelelim sebebi pasaport alışımıza; yine bir batı rüzgarı esintisi var yüzümüze çarpan...ama bu sefer daha uzaklardan, Avrupa'dan. İstikamet bayram tatilinde Barselona ve Madrid'e.

Gitmek için ayrı, anılarımı yazmak içinse apayrı sabırsızlanıyorum. ;)

6.10.2010

Etkinlik Takvimi

Cumartesi günü o kadar sushi'yi mideye indirdikten sonra akşamına da hareketli bir aktivite yapmak gerekiyordu. Tesadüf birkaç arkadaş aynı etkinlikte karar kılınca birbirimizden habersiz, akşamın seçimi Buena Vista Social Club eşliğinde eğlenmek oldu. Bornova, Büyük Park'ın girişinin karşısında yer alan Noxx 2.Ekim akşamı salsa müziği, latin sound'larıyla çınladı.


Grubun sahneye çıkması 12 civarını buldu. İnişi ise 1 civarını... :(

Bu kadarcık müzik eminim kimseye yetmemiştir, hele de böyle kaliteli olursa. ;) Uzun süredir salsa yapma fırsatı yakalayamamış nacizane bir latin müziği hayranı olarak iki kıvırtıp, çoook sevgili arkadaşım Taylan'ın kulaklarını çınlattım: " Ah şurada olaydı da beni iki döndüreydi.." diyeee :)))

Buena Vista Social Club, 1940'lar süresince Küba'da müzisyenlerin biraraya gelerek müzik yaptığı, yalnız üyelerin girebildiği bir kulüptü. Kapandıktan yaklaşık 50 yıl sonra, 1990'larda, Kübalı müzisyen Juan de Marcos Gonzalez ve Amerikalı gitarist Ry Cooder'a ilham vererek, kulübün en popüler zamanlarında çalmış kübalı müzisyenlerle yaptıkları albüm hakkettiği üne yıllar sonra kavuşabilmiştir. (Daha detaylı bilgi için bakınızzz ; http://en.wikipedia.org/wiki/Buena_Vista_Social_Club ve www.buenavistasocialclub.com/ )

Dinlemeye değer derim. ;)


Bahsettiğim gibi bu zaman aralığı hareketli; sırada cuma günü gideceğimiz İzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nın açılış konseri var. İZDSO, bu sene 2010-2011 açılış konserini Klazz Brothers & Küba Perküsyon Grubu ile gerçeleştiriyor. Fuar Açık Hava Tiyatrosu'nda saat 20:30'da yerinizi alın derim, tabiki hala şansınız varsa. Biletler; tam sadece 10TL, indirimli ise 5TL..şaka gibi! Kaldıysa eğer, biletleri bulabileğiniz noktalar; Alsancak D&R ve Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi. İyi kapışmalar ! ;)
(Daha detaylı bilgi için yine bakınızzzz ; http://www.sonyclassical.de/klazzbrothers/  ve www.izmirdesanat.org/  )




15. Ekim tarihi için ajandama not ettiğim konser ise AEGEAN BAND: “Oldies But Goodies & The Balkans”. Konak AKM' de sahne alacak grup unutulmaz Oldies'lerden ve de Balkan ezgilerinden örneklerle sahne alacak. Biletlere http://www.biletix.com/event.htm?id=LKSM5 üzerinden ulaşabilmek mümkün. ( Detaylı bilgi  için yine ve yine bakınızzzz; http://www.aegeanband.com/ )

Son olarak etkinlik takviminde ajanda notu ise 27.Ekim, Çarşamba günü, 20:30'da yine Konak AKM'de sahne alacak SunShine Band. Biletlere SunShine Band ofisinden, 12.Ekim tarihinden itibaren ise AKM gişelerinden ulaşabilirsiniz. ( Detaylı bilgi içiiiiin bakınıııızzzzz; http://www.sunshineband.com.tr/ , hem demolarını dinleme şansını da yakalarsınız. )

Off yapacak ne kaddaaar çoook şey var amaaa ! :P ;)

 

5.10.2010

JİKAD - SUSHİ

Haftasonu temponun yoğun, hareketin bol olduğu günler oldu. ;)

Mevsim kışa dönmeye başladıkça şehirdeki aktiviteler de hız kazanmaya başladı.


Cumartesi günü Japonya İzmir Kültürler Arası Dostluk Derneği - JİKAD tarafından organize edilen "Sushi Mutfak Çalışması" vardı. Hajime Suetomi (yaniiii Hajime-San, kendisi meslektaşım efendim, mimar sistematiği vardı her halinde, belli!) tarafından biz hevesli öğrencilere ( ve de tabiki özellikle benim gibi sushi delilerine), hani aşerip de ortalıkta hiç sushi bulamazsak nasıl başımızı becerebileceğimiz konusunda 2 saatlik uygulamalı bir ders verildi. :)

Maki-zuhsi ve Nigiri-zuhsi yaptık (Japonya'nın batısında yapılan çeşitler, ki Türklerin damak tadına daha uygun olduğu konusunda bilgilendirildik), ve de tabiki bir güzel sushileri mideye indirerek doyasıya yedik. :)

Ben, nasıl yapıldıklarına dair çok da detay verip olayın hevesini ve rengini kaçırmak istemiyorum. Ama isteyenler olursa, JİKAD, İzmir içerisinde oldukça aktif bir organizasyon. Eminim ki benzer, hoş ve de eğlenceli aktiviteleri devam edecektir. Bence http://www.jikad.org/ sayfasını takip etmekte fayda var. ;)

Sushi hazırlarken kullandığımız alet-edavat
Nori - Yosun
İçine malzemeleri konulmuş ve de sarılmaya hazır Maki - zuhsi

Maki - zushi'nin sarılması ve yosunun ıslatılarak yapıştırılması 
Elde var ikiiii.., dilimlenip yenilmeye hazır.
Nigiri - zushi hazırlığı, pirincin kalıplara konulması.
Üstüne malzemelerinin konulmasını bekleyen Nigiri'ler

Karides ve Tunalı Nigiri'ler, soya sosu ve de yeşil çay eşliğinde

Bu çalışma Narlıdere'de, Güzel Sanatlar Fakültesi'nin girişine çok yakın konumlanmış Ekose Mutfak'ta yapıldı. Tabiki gönüllü öğretmenimiz Hajime-san ve de sevgili organizatörümüz Arzu Yücel sayesinde. :) Kendilerine buradan binlerce teşekkürler !

1.10.2010

Kıssadan Tatil...

Sevgili Günlük, duy sesimi..mutsuzum! Her gün kalkıp bu dört duvar arasına girmek istemiyorum. Yüksek sesle, ortalık yerde dillendirirsem nankörlük olarak algılanabileceğinin farkındayım. Ama patlamak üzereyim, ve de burası ruhumu, içimdeki yaratma, çalışma şevkini örseliyor.

3 günlük kıssadan kaçamak, buradan uzaklaşmak bile nasıl kendime getiriverdi beni. İnsan kesinlikle mutlu olduğu yerde, mutlu olduğu şekilde çalışmalı..çünkü hayatımızın belki de %80 gibi önemli bir oranı iş yerinde, iş arkadaşalarımızla geçiyor. Sanki ailemiz, eşimiz, dostumuz bu yemeğin sadece çeşnisi, tuzu biberi. Ama yemek kötüyse üstüne ne kadar baharat döksen de, ne kadar tuz, biber eklesen de tadını gizlemeye yetmiyor. Eninde sonunda insanı, midesini bozup hasta ediveriyor, yataklara bile düşürebiliyor. :(

İşyerinden bu seneye ait izinlerin zamanında kullandırılmasına dair talimat gelince, ben de kalan izin artıklarımdan 3 günü ailemle beraber yaz sezonunu kapatma günleri olarak kullanmaya karar verdim. Pzt, salı, çrş, cst ve pzr'la birleşince 5 günlük kesintisiz bir zaman dilimi çıkıverdi ortaya. :)

Evimde yattım, yuvarlandım...misketle sarmaşıp dolaştık, bol boool oynadık...fark ettim ki en eğlenceli, en oyuncu olduğu saatler sabah saatleri, ve ben o güzelim saatleri kaçırıyorum ne yazık ki ! Annem, babam ve abimle hasret giderdik. Bir tanecik arkadaşım, can dostum Işılım da aldı nasibini..haftasonu kaçamağı yapıp İzmir'e atmıştı kendini. Tıpkı eski günlerdeki gibi boool vır vırlı, boool tatlılı, şekerli, omuz omuza bir gün oldu. :)

Bu Eylül son günlerini, deniz sezonunu da kapatmak için elimize geçmiş bir fırsat olarak değerlendirdik. Çeşme - Ilıca Plajı bir gün ve Ayıbalığı Plajı da bir gün nasibini aldı bu kıssa tatilden. ;) En güzel deniz zamanıdır Eylül ! Benim de en melankolik hallerimin zamanı ..!



Çeşme - Ilıca Halk Plajı

Deniz sonrası bir Çeşme klasiği, Yıldızburnu'na doğru uzanıp sahilde, Şevki'de, manzaraya karşı kumrular bir güzel mideye indirildi. ;)



Ertesi gün, yataktan kalkar kalmaz Balıklıova yolunda bulduk kendimizi anasıyla, kızı. :) Yol üzerinde kahvaltı molası verdik, hafiften yağmur çiselerken koyu gri bulutlardan üzerimize. Balıklıova'ya gelmeden evvel denize karşı, Taş Ev oldu durağımız.



Salçanın hepisiceğini midemize indiriverdiğimizden günün kalanını hararet içinde bool su ve buzluğumuzdaki bilimum soğuk içeceği içerek geçirdik. ;) Reçeller ise hayli ilginçti; kavun, şeker pancarı, 2 çeşit üzüm ve de erik. Kavun favorim ! ;)

"Yok hava kapalı, yağmur yağacak, belki bir defa girer çıkarım.." diyerekten gittiğim Ayıbalığı'nda 3 defa denize girerek, uzuuun uzuuuuun yüzüp suda oynayarak, bu yazın rekorunu kırdım. Böyle sıcak su yoktur, tadı aklımda asılı kaldı ! ;)


Mordoğan, Ayıbalığı Koyu Akdeniz Foklarının yaşam alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Ama yerleşimin kıyıya bu şekilde yaklaştığı ve de yazın, sezonda insan kaynayan bu koyda foktan daha çok, ancak insanoğlunun izlerine rastlayabilmek mümkün. Plajdaki sürem boyunca bol bool bira şişesi, plastik bardak, teneke kutular ve de sigara paketleri toparladım. Atılmış izmaritleri ise kaderine terk ettim, içim kaldırmadığından.



Hava iyice bulutlanıp, güneşi örtünce, rüzgar da şiddetini arttırınca yağmur tıpırtıları arasında düştük dönüş yoluna istemeye istemeye. Malum ertesi gün mesai başlangıcı, eve dönüp psikolojimizi hazırlamamız lazım. Yolda Balıkova'da durulup meşhur un kurabiyelerinden alındı yarım kilo, çayın yanına, ağzımız tatlansın diye.