7.12.2010

Barselona'dan Muhtelif Yerler, Muhftelif Anılar..

Barselona'da kaldığımız oldukça hoş ve de merkeze yakın, ulaşımı kolay bir oteldi; Novotel Barselona City.


Yakınlarında da yine benzer, oldukça tarz, modern oteller vardı. Birazcık "Design Hotel" sınıfına girebilecek nitelikteki yerlerdi diyebiliriz. Tek saçmalık otel odamızdan bir adet bavul kilidimin yürütülmesi oldu. O kaddar eşya arasından kilidin gitmesi anlamsız geldi bana, ama siz yine de bavulunuzu ve de değerli eşyalarınızı da kasanıza kilitleyip bırakınız.


İspanya'da taksi oldukça ucuz, otelimizden merkeze inmek 5-7 euro kadar tutuyordu. Ama biz ikinci gün kendimize otobüs, metro ve de trenle gezebilmemize imkan tanıyan T10 kartlardan aldık.  Metro, günlük gezilerimizi oldukça kolaylaştırdı. Oldukça yeni ve de sade bir metro sistemleri var, insan hemen uyum sağlayıveriyor. :)

İlk akşamımızın yemek mekanı araştırmalar sonucunda, müzakereyle karar verdiğimiz Marissco'ydu. Barselona, deniz kenarında bir kent olduğundan balık, denizden çıkan binumum yaratık konusunda seçme şansınız çok. ;) Burası turistik olmaktan ziyade daha çok İspanyolların gittiği bir mekandı, fakat garsonlar İngilizce konusunda hiç de kötü sayılmazlar. Modern bir balıkçıda oldukça keyifli bir yemek oldu. :)

Ahtapot, Kalamar, Fener Balığı ve de Kerevit bezeri böcekler..Arsısız ya yetmedi üstüne küçük ahtapotların kızartılıp çerez gibi yendiği bir tabak ve de domates sosta pişmiş midye ısmarladık.

Ertesi günün ilk durağı CAMPNOU - yani Barselona Futbol Takımının Kalesi'ydi. Barselona'ya ulaşmadan önce maç için araştırmalar yapılmıştı, ama ne yazık ki tarihlerimiz uygun düşmedi. Bu tecrübeyi bir dahaki sefere diyerek ertelemek zorunda kaldık. Buna sanırım en çok grubumuzun futbol fanatikleri sevgili Burç (özellikle) ve sevgili Aslı üzüldü. :) 


Bense daha çok mesleki gözle incelediğimden sanırım etrafımı, Barselona takımının marka gücüne ve de sergileme konusundaki profesyonellik + ilericiliklerine hayran kaldım.



 Bir güne iki önemli, gezilmesi gereken yer sığdırdık. Campnou sonrası 2. durağımız ; Sagrada Familia oldu.


Tarihi 1866 yılında vakıfın kurulmasına kadar giden ve de yapımı hala devam eden Gaudi'nin başyapıtı, Sagrada Familia'yı kelimelerle anlatabilmek ne kadar mümkün olur bilemiyorum. Birçok kilise yapısı görmüşsünüzdür ama kanımca burası size gerçekten farklı duygular yaşatacak. Etkilenmemek mümkün değil. 


Josep Maria Bocabella tarafından kurulan vakıf, kilise yapılmak üzere mimar Francisco de Paula del Villar y Lozano ile anlaşıyor. 1882 yılında Sagrada Familia'nın yapımına başlanıyor. Fakat mimar ve vakıf arasındaki anlaşmazlıktan dolayı 1883 yılında Gaudi projeyi devralıyor, ve de ölümüne kadar bu proje üzerinde çalışıyor. Bugün, gezerken görebileceğiniz üzere Gaudi'nin ilkelerine sadık bir biçimde yapının inşaatı devam ediyor.

Özetle Barselona'ya gidip Sagrada Familia'yı görmeden dönmek olmaz. ;)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder