29.11.2010

Barselona - Barselona

Uzuuun tatil sonrası her zamanki adapte olamama sorunlarıyla debeleniyorum. :)

Döndüm ama beynim hala İspanya sınırları içinde dolaşmakla meşgul ! Eh, o kaddar güzellik sonrasında bu yaşadığım halet-i ruhiye de sanırım pek normal. :)))

Kurban bayramının o uzuuuun tatilini bu sefer yurt dışı seferine çıkarak değerlendirdik. 3 gün Barselona, ardından da 2 gün Madrid' de kalarak, aslında İspanya'nın 2 büyük şehrini keşfettik. Gitti % 80, geriye kaldı % 20 ! :P

Uzun tatil sebebiyle oluşan yoğun talep üzerine çok istemesek de, ki çok da kendilerine dahil olmasak da, çok daha ucuza bir maliyet çıkmasından dolayı bir tur şirketiyle seyahatimizi gerçekleştirdik. Eğer böyle bir niyetiniz varsa çok dikkatli ve de titiz olmanız konusunda uyarmak istiyorum. Çok az katıldığımız noktalarda (ki mecbur ettikleri için) pek de memnun kalmadığımız, vaktimizi boşuna harcadıkları düşüncesinde hemfikiriz. Kalan zamanları ise kendimiz programladığımız için açıkcası oldukça eğlendik ve de mutlu döndük. ;)

Tavsiyem odur  ki; eğer dil sorununuz yoksa, tur şirketlerinden sadece kalma ve de uçak bileti konusunda hizmet almak.

Bu kadar girizgah yeter; macera başlasın artık değil mi ?! ;)

Barselona şehrinde ayak bastığımız ilk nokta Montjuic Tepesindeki (Yahudiler Tepesi) seyir terasıydı. Bu tepe olimpiyatlar için yapılmış yapılarla oldukça yeşil bir alan, seyir terasından aşağı doğru şehre inerken sağınızda ve solunuzda düzenlenmiş botanik bahçesi size eşlik ediyor.



Hiç bilmediğiniz bir şehri anlayabilmek için önce şöyle bir kuşbakışı genel hatlarına bakmak cidden yararlı oluyor.  Öncesinde şehir haritasından Barselona'ya baktığım zaman, İzmir gibi denizden itibaren yükselerek kıyı boyunca genişlediğini hayal etmiştim. Halbuki Montjuic hemen deniz kenarından yükselen bir tepe, buradan şehre baktığınızda ise Barselona'nın oldukça düzlük şekilde yatayda yayıldığını fark ediyorsunuz.


Montjuic Tepesinden inip güneşi kaçırmamak için Güell Park'a doğru yol alıyoruz, gözlerimiz sonuna kadar açık hiç bir detayı kaçırmamak için. :) Güell Park, 1900 - 1914 yılları arasında ünlü mimar Gaudi tarafından düzenlenmiş 15 hektarlık bir arazi. Gaudi'nin yakın arkadaşı ve de hamisi sayılan Kont Eusabi Güell, 1899 yılında araziyi zengin tabakadan insanların doğayla iç içe oturabilecekleri  lüks evlerin yer aldığı bir site olarak tasarlanması için satın alıyor.




Gaudi'nin kendisinin ve ailesinin de oturduğu evin de yer aldığı proje, ticari başarısızlıktan dolayı 1918 yılında şehir konseyinin el koyması ve 1923 yılında kamulaştırılarak şehrin kullanımına açılmasıyla sonlanıyor. Park, bugün Unesco dünya mirası listesinde yer alıyor.


Güell Park'ın ardından şehir turumuzu tamamlayarak yol yorgunluğu eşliğinde otelimize varıyoruz. Otelimize yerleşir yerleşmez, kafamızın içinde şehrin kabaca şeması, Barselona'da ilk yaptığımız şey, kendimizi Gotik mahalle yakınlarında bir tapas dükkanına atmak oluyor. :)

Pinços'lar (Pincho ya da Bask bölgesinde Pintxo olarak adlandırılan çubuklu atıştırmalıklar), yediğiniz çubukları sayarak hesap çıkarıyorlar. Sakın kendinizi kaybetmeyin lezzetlerine kapılıp. ;)

Malum İspanyollar geç akşam yemeği yiyorlar ya, arada atıştırmak lazım tabe ! ;) Şaka bir yana açıkcası restaurantlara o kadar da geç vakitte gitmenize gerek yok. Kanımızca İspanyollar biraz huy değiştirmiş, ya da gittiğimiz yerler fazlasıyla turistik. Herşeye rağmen İspanyolların bu atıştırmalıkları harika ! :)

Karnımız biraz doyunca keyfimiz yerine geliyor sanki, üzerimizdeki bütün yorgunluk uçuveriyor. Üzerine daracık sokaklarda ufak bir tur atıyoruz. Her köşede bir süpriz; kimi yerde arya söyleyen, kimi yerde de kemanla ufak bir resital veren biri karşınıza çıkıveriyor..hayran hayran, eh biraz da aval aval bakınarak tam turist kıvamında otelimize yollanıyoruz, akşam yemeğine kadar biraz dinlenmek üzere. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder