11.06.2010

Kemalpaşa'nın Bahçeleri

Kıpır kıpır ruh halleri içinde günü tüketip, esaretimin bitmesini bekliyorum sabırsızlıkla... :)

Karnım da nasıl aç!

Ah o Kemalpaşa bahçelerinin erik kıvamında salihli kirazlarından olaydı da şurada, bu sıcak içinde hem kendimi serinleteydim..hem de bir güzel, mis gibi doyuraydım. :)

10 gün önce şirkette beraber çalıştığımız arkadaşlarımdan birinin bahçesine ufak bir meyve yağmalama baskını yaptık. O gün, bugündür aklımdan o yeşilliklerin sessizliği ve de bereketi çıkmıyor. Ben de mi toprağa dönmeliyim acep ?! :)

Açıkcası ne yalan söyleyeyim, İzmir'in Kemalpaşa ilçesi çocukluğumun yolculuk manzaralarının uzak bir panoramasından beri hiç bir zaman sempatik gelmemiştir bana, ki bu fikrim ilçenin yakın civarında iş hayatıma başladığımdan beri de pek farklılık gösteremedi ne yazık ki.

Ama ara ara yaptığımız küçük keşifler beni fikrimi değiştirmek konusunda zorluyor,baskı altına almaya çalışıyor. :)

İlçenin merkezi ne kadar sevimsizse etrafı da bir o kadar guzel ve de insanı kendinden umulmadık bir şekilde yeşilliklerin içine gömüyor. Çok uzun zamandır kafama koyduğum Kemalpaşa - Torbalı arasındaki yolu özel bir tur şeklinde keşfetme planlarım hala bende saklı. :)



Bu seferki güzergahımız Kemalpaşa'nın Yukarı Kızılca Mahallesiydi. İlçe merkezinden biraz uzaklaşınca tarlalar,bahçeler arasında gitmeye başlıyor yol..etrafta kasa kasa kirazları, bol bol kutuları  görmeye başıyorsunuz. Yol üzerinden yanımıza bir kaç kutu tedarik edip meyve gezimizin nihai noktasına doğru arabamızı sürmeye devam ettik. Ana yolun sağına doğru saparak döndüğümüz köy yolu bizi sonunda hiç de "yok canım pek köy gibi değil" dediğimiz, ana yolun kenarları kireç badanalı, bahçe içinde evlerin olduğu, yeşillikler içinde saklı sevimli bir yerleşime ulaştırdı. Kültür merkezi bile vardı dersem sanırım herkes ne kadar farklı bir köy resmiyle karşı karşıya olduğumu anlayabilir. :)

Ne yazık ki köy meydanına giremedik, zira iş çıkışı gidebildiğimiz için güneşin son ışıklarını yakalamak telaşındaydık. Bir dahaki sefere diyerek ne yazık ki araba camından bol bol detay yakalamaya çalışarak kendimi avuttum.



Yolun bundan sonrası köyün sınır evlerinin etrafından dolanıp adım adım ormana doğru ilerliyordu. En uç noktası ise tamamen orman yoluna dönüp, ağaçlar arasına sıkışmış meyve ağaçlarının kenarında sonlanıyordu.



Sonrası cennet...kuş sesleri, çeşit çeşit ağaçlar, kiraz, kayısı, fındık, erik, ıhlamur...rüzgarın ara ara hafif esintisi, eşlik eden çamların ve böceklerin farklı melodik sesi..güneşin tatlı soluk sarılığının dönüştüğü kızıllık, karanlık öncesi eflatun morluğu...aslında olması gereken hayatın, doğanın o dinlendirici, huzur veren sessizliği..

Bazen etrafımızdaki bütün bu kargaşa, hengame hemen dizimizin dibindeki güzellik ve hoşlukları bizden saklıyor...dahası o keşfetme, bulma, tadını çıkarma isteğimize gem vurup engelliyor..bizi blokluyor.

Mutlaka sizi de bir yerlerde bekleyen güzellikler olduğunu hep hatırlamanız dileğiyle...


Not: Fotoğraflar http://www.gezenbilir.com/ sitesinden...mutlaka bir göz atın derim. ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder