1.10.2010

Kıssadan Tatil...

Sevgili Günlük, duy sesimi..mutsuzum! Her gün kalkıp bu dört duvar arasına girmek istemiyorum. Yüksek sesle, ortalık yerde dillendirirsem nankörlük olarak algılanabileceğinin farkındayım. Ama patlamak üzereyim, ve de burası ruhumu, içimdeki yaratma, çalışma şevkini örseliyor.

3 günlük kıssadan kaçamak, buradan uzaklaşmak bile nasıl kendime getiriverdi beni. İnsan kesinlikle mutlu olduğu yerde, mutlu olduğu şekilde çalışmalı..çünkü hayatımızın belki de %80 gibi önemli bir oranı iş yerinde, iş arkadaşalarımızla geçiyor. Sanki ailemiz, eşimiz, dostumuz bu yemeğin sadece çeşnisi, tuzu biberi. Ama yemek kötüyse üstüne ne kadar baharat döksen de, ne kadar tuz, biber eklesen de tadını gizlemeye yetmiyor. Eninde sonunda insanı, midesini bozup hasta ediveriyor, yataklara bile düşürebiliyor. :(

İşyerinden bu seneye ait izinlerin zamanında kullandırılmasına dair talimat gelince, ben de kalan izin artıklarımdan 3 günü ailemle beraber yaz sezonunu kapatma günleri olarak kullanmaya karar verdim. Pzt, salı, çrş, cst ve pzr'la birleşince 5 günlük kesintisiz bir zaman dilimi çıkıverdi ortaya. :)

Evimde yattım, yuvarlandım...misketle sarmaşıp dolaştık, bol boool oynadık...fark ettim ki en eğlenceli, en oyuncu olduğu saatler sabah saatleri, ve ben o güzelim saatleri kaçırıyorum ne yazık ki ! Annem, babam ve abimle hasret giderdik. Bir tanecik arkadaşım, can dostum Işılım da aldı nasibini..haftasonu kaçamağı yapıp İzmir'e atmıştı kendini. Tıpkı eski günlerdeki gibi boool vır vırlı, boool tatlılı, şekerli, omuz omuza bir gün oldu. :)

Bu Eylül son günlerini, deniz sezonunu da kapatmak için elimize geçmiş bir fırsat olarak değerlendirdik. Çeşme - Ilıca Plajı bir gün ve Ayıbalığı Plajı da bir gün nasibini aldı bu kıssa tatilden. ;) En güzel deniz zamanıdır Eylül ! Benim de en melankolik hallerimin zamanı ..!



Çeşme - Ilıca Halk Plajı

Deniz sonrası bir Çeşme klasiği, Yıldızburnu'na doğru uzanıp sahilde, Şevki'de, manzaraya karşı kumrular bir güzel mideye indirildi. ;)



Ertesi gün, yataktan kalkar kalmaz Balıklıova yolunda bulduk kendimizi anasıyla, kızı. :) Yol üzerinde kahvaltı molası verdik, hafiften yağmur çiselerken koyu gri bulutlardan üzerimize. Balıklıova'ya gelmeden evvel denize karşı, Taş Ev oldu durağımız.



Salçanın hepisiceğini midemize indiriverdiğimizden günün kalanını hararet içinde bool su ve buzluğumuzdaki bilimum soğuk içeceği içerek geçirdik. ;) Reçeller ise hayli ilginçti; kavun, şeker pancarı, 2 çeşit üzüm ve de erik. Kavun favorim ! ;)

"Yok hava kapalı, yağmur yağacak, belki bir defa girer çıkarım.." diyerekten gittiğim Ayıbalığı'nda 3 defa denize girerek, uzuuun uzuuuuun yüzüp suda oynayarak, bu yazın rekorunu kırdım. Böyle sıcak su yoktur, tadı aklımda asılı kaldı ! ;)


Mordoğan, Ayıbalığı Koyu Akdeniz Foklarının yaşam alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Ama yerleşimin kıyıya bu şekilde yaklaştığı ve de yazın, sezonda insan kaynayan bu koyda foktan daha çok, ancak insanoğlunun izlerine rastlayabilmek mümkün. Plajdaki sürem boyunca bol bool bira şişesi, plastik bardak, teneke kutular ve de sigara paketleri toparladım. Atılmış izmaritleri ise kaderine terk ettim, içim kaldırmadığından.



Hava iyice bulutlanıp, güneşi örtünce, rüzgar da şiddetini arttırınca yağmur tıpırtıları arasında düştük dönüş yoluna istemeye istemeye. Malum ertesi gün mesai başlangıcı, eve dönüp psikolojimizi hazırlamamız lazım. Yolda Balıkova'da durulup meşhur un kurabiyelerinden alındı yarım kilo, çayın yanına, ağzımız tatlansın diye.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder